Enver Paşa'nın Eşine Son Mektubu
19.10.2013 19:35
Sevgili Necibe; Senin yazdığın o son mektubu aldım. Onu daima kalbimin üstünde taşıyacağım. Senin o sevimli, tatlı yüzünü her ne kadar görmem şimdilik mümkün değilse de, nazik parmaklarının bu mektubun kelime ve satırlarını nasıl dizdiğini hayal ediyorum. Bunlar bir zaman benim saçlarımı tarayan, yine o nazik parmaklar (değil mi) idi.
Oysa ben şimdi senden çok uzaklarda bir kan ve ateş deryasında kahramanca çarpışmaktayım. Bu ise senin ince kalbini üzmektedir. Sen yazdığın mektubunda (bana sitem etmiş) kılınç ve harbi sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmediğimi yazmışsın. Söylediğin pek yalan değil. Ben hiç bir şeyi değil sadece seni seviyorum diyemem. (Desem de yalan olur).
Fakat sen de bilirsin ki benim hakkımda yanlış propagandalar yapan bir kısım bedbahtların iddia ettikleri gibi, ben bu uzak diyarlara servet aramak, zengin olmak veya kendi hakimiyetimi kurmak için gelmedim. Gerçekte beni senden koparıp buralara kadar sürükleyen Cenab-ı Hakkın omuzlarıma yüklediği kutsi bir vazifedir. Bu ise cihat vazifesidir. Bu öyle ulu vazifedir ki ona niyet edenleri bile (yapmasa dahi)ilahi cennete girmeye hak kazandırır.
Allah (C.C)’a hamd olsun ki ben sadece cihada niyetle yetinmiyorum. Her ne kadar senden ayrı kalmak, senin sevginle çarpan kalbimi paramparça etmekte ise de, bu uğurda böyle büyük bir imtahan vermekten mutluyum. Şu fani dünyevi şeyler içinde, senin sevginden başka benim irademi sarsan hiç bir şey yoktur. Fakat Allah (C.C)’a şükürler olsun ki Allah (C.C)’a emrini yerine getirmede sana olan sevgime dahi boyun eğmedim. Bundan senin de ayrı bir mutluluk duyman gerekir. Senin öyle hayat arkadaşın var ki onun sana olan aşkını Allah (C.C)’a olan aşkına feda edecek kadar kuvvetli bir imanı vardır.
Her ne kadar kadınlar üzerinde bil fiil kılınçla cihat etmek farz kılınmamışsa da onlar kendilerini bu ilahi görevden muaf tutamazlar. Senin cihat etmen ise bütün dünyevi şeylerden yüz çevirip Allah (C.C)’a yönelmen, onu sevmendir. Bir de benim cihat azmimin daha kuvvetlenmesine yardımcı olmandır. Ve bir kere daha söylüyorum! Sakın sen kocan bu harp meydanlarında sağ-salim kurtulup gelmesi için dua etmeyesin. Bu bir nevi kendini düşünmek olur ki, Allah (C.C) da bundan memnun olmaz.
Sen Allah (C.C)’a (önce) kocanın yaptığı hizmetleri kabul buyurması için dua et ki, muzaffer bir komutan olarak dönsün veya şehitlik mertebesine ulaşsın. Sevgili Necibe! Bir kere düşün, bu baş öyle ki; senin her zaman çok yakışıklı dediğin bir baş, bu vücudun öyle ki; senin göz önünde melekler kadar masum ve bütün askerlerden daha heybetli olan bu vücuttan koparılmış (kanlar içerisinde şehit olmuş) bundan daha büyük bir mazhariyet var mıdır ki? Hayat kısa, ölüm ise mukadderdir.Öyleyse ölümden korkmak niye, bir kimse rahat yatağında ölmektense şehit olarak ölmeye niye gayret etmesin? Halbuki şehitlik mutlak ölüm (yokluk) değildir.
O yeni bir hayata hem de ebedi bir hayata kavuşmaktır. Bu arada benim senden ilk isteğim çocuklarımın da benim (askerlik) mesleğimde yetiştirilmesi ve onların da vakti zamanı gelince İslam’a hizmet için harp meydanlarına gönderilmesidir. İkinci bir arzum daha vardır. O da Mustafa Paşa ile ilgilidir. Onun başarıya ulaşması için mümkün olan hiç bir yardımı esirgeme. Zira Allah (C.C) onu bu memleketi düşmanlardan kurtarmak ve korumak için seçip göndermiştir.
Pekala sevgilim, artık size Allah (C.C)’a ısmarladık diyorum. Allah (C.C) bilir, kalbimin içinde kaynayıp gelen bir ses sana bir kere daha böyle bir mektup yazamayacağımı söylemektedir. Kim bilir… belki ben hemen yarın, şehitler zümresine katılacağım. Bak! Benim ölümüme sakın üzülmeyesin, sabırlı ol! Hele bir düşün, benim şehit olmam senin için ebedi bir iftihar kaynağı olacaktır. Necibe! Şimdi senden ayrılma zamanı geldi, şu anda sanki seni kucaklar gibiyim. Allah (C.C) nasip ederse seninle bir daha ayrılmamak üzere Cennet-i ala’da buluşacağız. Haydi Allah (C.C)’a ısmarladık.
Seni seven Enver Paşa.